Hikâyemizin birinci bölümünde: Ip Usta’nın mutlu ve huzurlu olduğu toprakları yüreği buruk, gözleri durgun ve hain bir kurşunun omuzlarda bıraktığı yarayla şefkatli eşinin kolları arasında hızla uzaklaşan arabada hüzün dolu bir duygunun esiri olarak geri de bırakırken Usta’nın başına neler geldi merakıyla kalakalmıştık. Gerek merakımız gerekse duygusallığın bizi sardığı hüzünlü ama zaferin de yarattığı heyecanla karışık ruh halimizi yitirmeden Usta’nın hikâyesinin aynı tatla kaldığımız yerden devam edebiliriz.
Başlangıçlar hem zor hem de renklidir. Zordur çünkü başlangıçlar gurbetin acımasız elleri arasında yabancılığın getirdiği bütün sıkıntıları insana tattırır. Renklidir çünkü yeni insanlar, yeni imkânlar, yeni bir düzen, yeni mekânlar, yeni bir iş, yeni rekabetler ve kendini ispatlama gayretleri için gösterilen emekler insanın hayatına farklı bir başlangıç sayfası açar. Bütün bunlarla beraber başlangıçlar bilinmezleri içerir. Sabrı öğretir ve beklemeyi bilmeyi gerektirir.
Usta, gurbeti iliklerine kadar hissetse de mekânın değişmesiyle değişmez. Vakurlu duruşunu, olgunluğunu ve sessizliğini bozmaz. Usta, sessizce yeni öğrencileri bekler. Dakikalar saatleri, saatler günleri kovalar ama çatı katına kimseler uğramaz. Usta, beklemeyi öğrenmiştir öğrenmesine ama ev sahibi ve açlık beklemeyi bilmez. Sakin ve huzurlu aileyi, çaresizliğin pençesine iter. Çalınan kapılar açılmaz, açlık kıt kanat geçiştirilir. Hala öğrenci yok mu sorusuna tebessüm edilir. Ama Usta ve ailesi umutludur. Durumun geçici olduğunu farkında oldukları gibi zorluklarla yaşamayı öğrenmişlerdir.
Bekleyiş Liong’un kapıdan görünmesiyle son bulur. Usta, ilk öğrencinin heyecanını beden diliyle öyle güzel hissettirir ki bize biz de Liong haydi kabul et, diye kendimizi Usta’ya eşlik eder halde buluruz. Çünkü bu başlangıç, Usta’nın kendini Hong Kong’da ispatlaması da demektir. Usta yetenekli de olsa, farklı dövüş sanatlarını bilse de geldiği yerde bunu kimse haberdar değildir. Usta, şimdilik sıradan biridir. Herkes gibidir. Bir özelliği yoktur. ta ki Liong çıkıp gelene kadar.
Bu yetenekli ve yaramaz öğrenci, Usta’nın başını ağartsa da Usta’nın kısa süre de tanınmasını sağlar. Artık dövüş sanatlarını öğrenmek isteyenler Usta’nın farkını fark etmişlerdir. Akın akın Usta’nın kapısını çalarlar. Ancak bu güzel gelişmeler, dövüş sanatlarını tekellerine alanların hoşuna gitmez. İlk tepkiler sert bir şekilde Usta’ya yansır. Usta’nın kendini ispatlaması yetmez. Aynı zamanda tekelcilerin boyunduruğuna girmesi gerekir. Usta, tavizsiz bir eylemle haraç vermeyeceğini dile getirince kıyametin ayak sesleri yavaş yavaş duyulmaya başlar.
Kimdir bu tekelciler? Kimdir dövüş sanatlarını tek elden yönetmeye çalışanlar? Örnek ve özgür olması gereken Ustalara kim ya da kimler çıkarlarına alet etmeye çalışmaktadır? Efsane ve Efsaneler yetiştiren Ustamızın mütevazı çalışmalarına kimler tahammül edemeyip, hayatını zindana çevirmek istemektedirler?
Bu soruların eşiğinde Hong Usta bizi karşılar. Hong Usta’nın: sert, kaba, anlayışsız yüzü ve tekelci zihniyeti bize sempatik gelmez. Hatta hoşnutsuz duygularla Hong Usta’ya tepkisel yaklaşırız. Hong Usta, dövüş ustaları tek çatı altında toplayan, ustalardan aidat toplayan, kendisinin izni olmadan ustaların okul açmayacağı kadar güçlüdür. Gerek öğrenci sayısı gerek devlet kurumlarıyla ilişkileri ve dövüş yetenekleri ticari anlamada zenginleşmesini sağlamıştır. Bu durum Hong Usta’nın halk ve ustalar içinde saygılı bir yer yaptığı gibi kendisinden çekinen ve korkulan biri de yapmıştır.
İki büyük Usta birbirlerini uzaktan uzağa süzerek, gıptayla bakarlar. Bu bakış derinden derine birbirlerine sempatiyle bakmalarını sağlar. Çünkü zaman geçtikçe Hong Usta hakkında yanıldığımızı görürüz. Hong Usta’nın görünen yüzünün arkasında bir Çinli ve büyük bir ustanın ruhunu yattığını görürüz. Hong Usta, işgalci batılılardan dolayı tavizler verdiğinden ve düzenin yanlış kişiler tarafından bozulmaması adına durumu kurtarma derdine düşmüştür. İçinde bulunduğu yanlışı Ip Usta’nın kişiliği Hong Ustanın uyanışı olur. Hong Usta gözümüze baka baka asil ruhunu dışa vurmaya başlar. Ip Usta’ya olan hayranlığı ve dolaylı iletişim girişimleri de Ip Usta’ya duyduğumuz sempatinin aynısını Hong Usta’ya da kayar. Artık bir zamanlar rakip ve düşman olan iki Usta aynı ruh çatısı altında batılılara karşı birleşirler. Ve Çin halkı ve Çin dövüş sanatlarının geleceği için kol kola mücadeleyle girer.
İşte burada düşmanı tanımamız gerekmektedir. Düşman çok uzaklardan Çinin bütün kaynaklarını tüketmek için gelmiştir. Her işgalci gibi acımasızdır. Paracıdır. Çıkarcıdır. Kendi menfaati için ülkesini bile satacak, küçük düşürecek bir karakterdedir. Düşman anlayışsızdır. Sözden anlamayan biridir. Çinlilere hakaret etme, küçük düşürmek en büyük zevklerinden biridir. Bu zevk öylesine narsis bir hale gelmiştir ki keyifle Çinlilerin ölmesine-öldürülmesine izlemektedir.
Düşman en önemli kurumları ele geçirmiştir. Dolaysıyla yönetendir. Emir verendir. Silahı elinde bulundurandır. Böyle olunca Çinliler kanatları yontulmuş kuşlar gibi çaresizdirler. Ama Ip ve Hong Ustalar Çin dövüş sanatlarını küçük düşürmeye niyetleri yoktur. Batının kaba, hoşgörüsüz, anlayışsız, acımasız, saygısız, merhametsiz yüzü Boksör Twister en iğrenç haliyle yüzleşiriz. Her şeyin kaba kuvvetle hal edilebileceğine inan, Çinlilerin dövüş sanatını hafife alarak, ustalarını yenerek batının Çinlilere üstünlüğünü ortaya çıkarmak isteyen boksör, bize Çin ve Batının savaşını ifade eder.
Evet bu defa düşman batıdır. Ve farklı bir dövüş tekniğiyle Çinlilerin karşısına çıkar. İlkin Hong Usta, bu pervasız batının dersini vermek ister. Ancak yaşı ve hastalığı buna izin vermez. Hong Usta, Çin dövüş sanatlarının yüceliğini korumak için ayakta ölümü göze alarak kendini feda eder. Batı, hasta ve yaşlı bir Çinliyi öldürmekle ancak övünür. Üstünlük naraları atar. Sanır ki birini öldürmek zaferdir. Ancak çok geçmeden yanılacaktır.
Twister’in Hong Ustayı öldürmesi ve meydan okuması ezilmeye çalışılan Çinlileri yaralar. Birinin çıkıp bu vahşiye ders vermesi gerektiği düşünülürken, meydanlardan ağır ağır Ip Usta görünür. Çinliler IP Ustayı coşkuyla karşılarken, Batılılar şaşkındır. Beklenmedik durum batılıları hayal kırıklığına uğratsa da aşırı güven sarhoşu Twister kabalığını elden bırakmaz…
Hong Kong’da hayat durur. Herkes yapılacak müsabakaya kilitlenir. Tedirginlik yüzlere yansır. Umudun yüzü gölgeleşir. Bekleyiş can yakar. Batılılar ise durumdan memnun. Şimdiden zaferlerini ilan etmişlerdir. Batılıların bu rahatlığı halkı daha çok düşündürür. Rakip dünyaya meydan okuyan süper güçtür. Birçok milleti alt ederek gelmiştir. Bu alt etmişliğin rahatlığı batılılarda vardır…
Büyük karşılaşma saatinde Çinliler işlerini güçlerini bırakır, genç yaşlı, kadın erkek demeden kulaklar radyoya kilitlenir. Ip Usta’nın her hareketi soluklar kesilerek takip edilir. Dövüş iki ustanın dövüşü değil iki medeniyetin dövüşüdür. Her Çinli bunu bütün hücrelerinde hissettiklerinden olsa ki coşku ve korkuyu bir arada yaşamaktadırlar.
Erdemle kabalığın, zalimle mazlumun, ezilenle ezenin çarpışmasında Batı her zaman yaptığı gibi hile başvurur. Yenilginin hissedildiği, karşı gücün fark edildiği dakikada Batılı Boksör kuralları ihlal eder. Bütün hıncıyla, kiniyle saldırır. Anlık zaferleri galibiyet sanır. Ancak yanılır, Ip Usta bir ulusu temsil ettiğinin ruhuyla direnmektedir. Bu ruh gelen kurallı kuralsız darbelere karşı sarsılmaz bir duvar olmasını sağlamaktadır. Düşüş ve kalkışlardaki esneklik burada yatmaktadır. Ip Usta’nın her yumruğunda her tekmesinde yaşanan sevinç ve coşkuda bu ruhun eseridir.
Batı bütün hile ve kurnazlıklarına rağmen Ip Usta karşısında mağlup olmaktan kurtulamaz. Zaferle beraber Hong Kong bir bayram havası sevinci yaşanır…
Ve Ip Usta galibiyetin ardında yönünü batılı seyirci ve gazetecilere çevirerek onlara insanlık dersi verecek bir konuşma yapar. Batılılar bu erdemli konuşmadan sonra saygılarını ayağa kalkarak ve alkışlayarak dile getirirler…
Kapıdan büyük Efsane Bruce Lee girmesiyle hikâyemiz biter…
Not: Bu yazı “Ip Man 1: Ben Sadece Bir Çinli Adamım” devamıdır. Filmlerle ilgili genel değerlendirme “Ip Man 3: Bir Efsanenin Doğuşu” yazısından sonra yapılacaktır.
Osman Tatlı
osmantatli@gmail.com