Ana Sayfa Film Eleştirisi Eşkıya: Modern ve Geleneksel Aşk

Eşkıya: Modern ve Geleneksel Aşk

Yazan: Osman Tatlı

Modern aşk ile geleneksel aşk arasındaki ayrımı ve farkı konu edinen filmlerden bir Eşkıya’dır. Toplumdaki değişim sadece şekilsel olmamaktadır. Değişim zihinsel ve duygusal olarak da karşımıza çıkmaktadır. Buna kuşak farkı denilse de kültürel değişim yaşamın bütününe yansımaktadır. Bunlardan en önemli olanı da ilişkilerdeki değişimdir. Zihniyet değişince aşktan beklentiler ve ilişkilerdeki tutumlarda değişmektedir. Bunu romanlarda daha çok görme imkânı varken, filmlerde pek gündeme gelmemektir. Sinema genelde içinde bulunduğu dönemi istediği gibi yansıtmayı tercih etmektedir. Sinema var olana ayna tutarken süreci göz önünde tutmaz. Ayrıca sinema aynayı genelde bir parçaya çevirir. Diğer parçaları görmemizi istemez. Sanki görünen parça bütünün kendisiymiş gibi bir algı verir.

Sinema her ne kadar doğrudan dün ile bugünü bir arada vermese de nadir olsa da bazı filmler karakterleri geçmişten günümüze taşıyınca aradaki farklara ister istemez değinmek zorunda kalıyor. İşte dünden aldığı bir karakteri bugüne taşıyan Eşkıya filmi de ister istemez geçmişle bugünü bir arada vermek zorunda kalıyor. Ve dünden bugüne taşıdığı konulardan biri de aşktır. Eskilerin aşkı ile zamanın aşklarına değinen film sosyal bir analiz yapma imkânı veriyor. Tabii sosyolojik nedenler sorgulanmıyor ama söylem ve yaşam biçimi bize birçok şeyi görme imkânı veriyor.

Geleneksel aşkı: Baran ve Berfo’nun Keje duyduğu aşk; Modern aşkı ise Cumali ve Sedat’ın Emel’e duyduğu aşkı temsil etmektedirler. Burada hikâye kısmına değinmeyeceğiz.

Baran aradan uzun yıllar geçmesine rağmen Keje’yi unutamaz. Baran’ı bütün olumsuzluklara rağmen hayata tutan aşkıdır. Baran aşkı için hayatta kalma mücadelesi vermiştir. Keje Baran’ın yaşam kaynağıdır, yaşama tutunma nedenidir. Bu sevgi öyle içselleşmiştir ki Baran yıllarca kadınsız kalsa da İstanbul’a geldikten sonra hayat kadının teklifini geri çevirecek kadar sevdiğine bağlı ve sadakat göstermektedir. Baran’ın gözünde kadının bedeni değerlidir. Sevdiğine sunmalıdır. Bedenini erkeklere malzeme etmemelidir. Baran’ın sevgisi cinselliğin üstündedir. Sevgi cinsellik değildir; cinsellikte sevgi değildir. Sevgi burada ruhtur…

Keje içinde sevgi Baran’ın yaşadığından farklı değildir. Zorla alınsa da kendini Berfo’ya teslim etmediği gibi, konuşmama yemini etmiştir. Keje de sevdiğine sadakat ile bağlı kalmıştır. Yukarda Baran için söylediklerimiz Keje için de geçerlidir. Keje dişiliğini yani bedenini kullanmamıştır. Onurlu bir kişilik sergilemiştir. Kadının bir cinsellik malzemesi olmadığını göstermiştir. Keje kadının ruhunu temsil etmiştir. Bir kadının sevgisinin resmini çizmiştir.

Berfo her ne kadar aşkı için en yakın arkadaşına ihanet etse de Keje’nin onurlu duruşuna saygı duymuştur. Sabırla bir gün Keje’nin kendisini seveceğini, beklemesini bilmiştir. Cinselliğine yenilmemiş ve Keje’yi cinsel bir sömürü aracı haline getirmemiştir. Berfo’da sevgisini içine gömmüştür. Evet, Keje’yi tutmuştur ama kadınlık onuruna saygı duymasını da bilmiştir.

Modern düşünce her ne kadar geleneksel kadın bakışını eleştirse de görüldüğü gibi kadın bedeniyle değil ruhuyla vardır. Onuruyla, kişiliğiyle, ahlakıyla, sadakat ile vardır. Beğenilmeyen geleneksel aşkta kadının cinselliğini sömürme, kadını sadece bir haz malzemesine dönüştürme ve kadının cinselliğinden faydalanıp bir kenara atma diye bir şey söz konusu değildir. Erkekler aşk adı altında kadının cinselliği peşinde koşmuyor; aşk, sevgi adı altında kadından kadına koşmuyorlar. Aşkın sadece bir kişiye ait olduğunu bütün benlikleriyle farkına varmışlardır.

Modern aşk anlayışındaki cepheye baktığımızda Emel hapishanedeki Sedat’a âşıktır. Sevdiği adamı hapishaneden çıkarmak için bedenini yani cinselliğini kullanır. Cumali’yi sevmediği halde seviyormuş gibi roller içine girer, sürekli bedeniyle adamı kendine bağlama yoluna gider. İstediğini elde etmek adına Cumali ile beraber olmayı normal karşılar. Kendince Cumali’yi cinsellikle ödüllendirir. Emel’in kadınlık onuru yoktur. Kişiliği bedensel hazlarla doludur. Ahlak anlayışı ve erkeğine bağlı olmak derdi yoktur. Sedat’ı sevdiğini söylemektedir ama arzulu bir şekilde de Cumali ile de beraber olur. Emel’in anlayışında sevmediği erkekle de cinsellik adına beraber olabilir. Cumali’de de farklı bir aşk anlayışı yoktur. Onun gözünde de kadın cinselliği sembolize etmektedir. Her fırsatta Emel’i elde etmek için uğraşır. Çünkü sevgi cinsel tatminliktir. Yani sevgi eşittir cinselliktir. Başka bir beklenti yoktur. Arzuların tatmin ediş için kadın peşinde koşuşturma vardır.

Sedat’ta sırf hapishaneden çıkmak adına sözde sevdiği kadının cinselliğini kullanarak başka erkeği kandırması normal karşılar. Kadının sadece kendine ait anlayışı yoktur. Kadını sahiplenme ve kadını kişiliğiyle görme yoktur. Aslında kadının kimliği cinsel özgürlük üzerine kurulu olarak görülür. Sedat kendi özgürlüğü adına sevdiği kadının başka erkeklerle olmasına göz yumacak kadar modern bir cinsellik anlayışına sahiptir. Burada kadında bedenini kullanarak çıkarlarını korumaya çalışıyor. Erkekte buna göz yummuyor.

Cumali sözde sevdiği kadının ihanetini gözünü kırpmadan öldürür. Cumali aşktan çok ihanete ve kandırıldığına yanar. Cinsellik gözünü körelttiği için gözünün önünde dönen oyunları görmez.

Ayrıca mahalledeki diğer genç erkek ve kızların birbiriyle olan iletişim biçimleri de cinsellik fazlasıyla kokmaktadır. İki tarafta birbirini cinselliklerini tatmin etme aracı olarak görmektedirler. Ortada var olan sevgi cinselliğe giden kısa yoldur. Başka bir deyişle cinselliği meşrulaştırmadır…

Görüldüğü gibi ortada iki farklı kuşak ve iki farklı aşk anlayışı vardır. Bu görüntü toplumdaki değerlerin nasıl değiştiği erkeklerin kadına, kadınlarına erkeklere artık neyle nasıl baktıklarını da göstermektedir. Şehrin ya da kentleşmenin sevgiyi nasıl yozlaştırdığını, sevgi adı altında farklı niyetlerin gizliliğini ortaya çıkarmaktadır.

Eşkıya dünden bugüne aşk ve kadın erkek ilişkilerin ne kadar değiştiğinin algısını sunma adına iyi bir örnektir.

Osman Tatlı

osmantatli@gmail.com

İLGİLİ YAZILAR