Ana Sayfa Dizi Eleştirisi The 100: İnsanlığımıza Geri Döneceğiz

The 100: İnsanlığımıza Geri Döneceğiz

Yazan: Osman Tatlı

Yedi sezon ve yüz bölümlük dizinin içerdiği kurgu ve alt metinlerin hepsine değinemeyeceğimizi yazınında başında belirtelim. Dizinin bölümlerine değinemesek de dizinin ilk bölümünden son bölümüne kadar karakterler değişse de farklı karakterler üzerinden sürekli değinen “…sonra insanlığımıza geri döneriz” cümlesindeki algının handikabına değinmeye çalışacağız.

Tabii bu değeni metni diziyi seyretmiş olanların için daha anlamlı olacağını, seyretmeyenler de Batı ekseninden insanlığın kendisi dışındakilere bakış açısını özetleyecektir.

Dizi insanlığın kurtarılması üzerine inşa edilen bir kurgu ile başlayıp, son bölümüne kadar yine insanlığın geleceği üzerine bir mücadele görüntüsü çizse de son bölümlerde Tanrı ile yapılan anlaşma gereği çocukları olmayacağı şartıyla ölünceye kadar dünyada yaşam sahnesiyle dizi biter. Böylece yüz bölümlük insanlığın kurtuluşu için verilen mücadelenin yalan olduğu, karakterlerin yalancı olduğu ve bencilliklerinin dışa vurumu da netleşmiş olur. Kendi kendini yalanlayan dizinin alt metinlerinin de böylece güven vermediğini öğrenmiş oluyoruz.

Karakterlerin dizi boyunca varlıklarının devamını hep insanlığın devamı gibi yansıtırlar. Kendilerinin yaşamı insanlığın yaşamı ile özdeşlik kurarlar. Kendilerini dünyanın merkezine yerleştirirler, böylece her insanın ben kurtuluşun kendisiyim, ben varsam gelecek ve insanlık vardır anlayışın belirgin söylemi kendini hissettirir.

Bombaların patlamasıyla dünya yaşanmaz hale gelir ve insanlardan geriye çok azı kalmış ve klanlara ayrılmıştır. Klanlar arasında üstünlük adına savaşlar sürmektedir. Bu kurgu birçok dizi ve filmde karşımıza çıkar ancak karakterlerin insanlığın kurtuluşu için iktidarı ele geçirmek adına gerek kendi arkadaşlarına gerek düşman klanlara yaptıkları insanlık dışı işkenceler ve acımasızca infazlar arkasındaki anlayışın sıradan olmadığını söylemek gerekir.

Yapılan işkencelerde ve infazlardan(öldürmeler) rahatsız olan, itiraz eden ve önlemeye çalışanlara karşı ana karakterlerin onları ikna etme, yapılanların doğru/meşru olduğunu ve mecbur olduklarını üzüntü dile getirdikleri söylem: insanlığı kurtardıktan sonra bütün bu yapılanlara son vereceğiz, insanlığımıza geri döneceğiz. İnsanlığımıza geri döneceğiz ile etraftakilerini  kararsız ve anlamsız bakışlarıyla insanlık dışı işkencelerine ve zulümlerine devam eden karakterler insanlığın ne olduğuna, sınırlarına dair ikinci bir cümle kurmazlar. Söylemden anlaşılan ise her şey istedikleri gibi olduğunda bu insanlık dışı muamelelerde son bulacak. Tabii her şeyin yola girilmesine dair net bir ifade yoktur. neye, kime göre her şey yoluna girecektir. Her şeyin yoluna gireceğine dair bir kesin bilgi var mıdır? Her şeyi yola koymak için masum insanların kanından beslenmek doğru mudur, başkasının bunu zorla elde etme hakkı var mıdır, bu hakkı insanlar istemediği halde kim bu otoritelere vermektedir? Hiçbir bir sorunun cevabı yoktur. Tek cevap kahramanların doğru bildiklerinin ölçü olmasıdır. Kendi kendilerine kararlar alan ve bunu yine insanları iyiliği için deyip, acımasızca işkenceye dönüştürmektedirler.

İşte bu zihniyet Batı’nın insanlığa zulüm etmesinin ve işgallerinin, sömürülerinin mantığıdır. Daha özelde ise insanların birbirlerinin hakkına hakkı ve adaleti koymadan tecavüz etmek hakkını kendilerinde gördükleri zihniyetin yansımasıdır. Tek taraflı doğruların diğer adıyla kendi menfaatlerini dayatmanın adı insanlık adına iyilik yapma kamuflajıdır. İnsanı o insan adına ve diğerleri adına yapılan iyiliğin bir de mantığa bürüme gayreti dizinin merkezindeki anlayıştır. Otoritelerin insanlığa reva gördüğü zulmün biteceği gün insanlığa geri dönmedir. İnsanlığın ölen vicdanı, kaybolan merhameti ve zulmün gerekliliğine inan zihşniyeti ıslahının sonradan mümkün olmayacağı gerçeği unutulmaktadır. Nitekim dizinin ilerleyen bölümlerde işkenceler bütün acımasızlığıyla devam eder ve insanlığa dönüşün izine rastlanmaz. İşkence etmeye alışan kahramanlar zamanla bunu bir kişiliğe dönüştürmektedir. Zamanla yaptıklarından zevk almaya başlalar ve kendi gelecekleri için etraflarındaki insanları harcamaya başlarlar. Öyle ki insanlığın kurtuluşu için arenalarda ölüme dövüştürüp ölenlerin etlerini yemeyi bile gerekliliğini vurgular. İnsan öldürmek bir gereklilik ve zorunluluk olarak gösterilir.

Dizi bir otoriteleri sembolize ettiği ve otoritelerin zihniyetini önümüze serdiği gerçeğini kabullenmek gerekir. Bütün savaşların, işgallerin hürriyet, bağımsızlık, özgürlük getirme adı altında masumların öldürüldüğü, evlerinden çıkarıldığı ve evlerinin bombalandığı, insanların açlıktan ölüme terk edildiği, insanların sakat bırakıldığı ve suçları olmadığı halde sürgün edildiği, hapis edildiği bir dünyanın acımazlığı başka nasıl anlatılabilirdi ki. İnsanlık kaybedilirken her şey yoluna girince yapılan zulümlerin de biteceği sadece bir kandırmacadan ibarettir.

Dizinin sonundaki mutlu son arkadaşlarının, dostlarının ve masumların kanı üzerine inşa edilmiştir. Gülüşler, sevinçler ve mutluluk gösterileri gözyaşı ve masumların çığlıkların sonucudur. Kendi mutlulukları ve gelecekleri için yüzlerce, binlerce insanın öldürülmesi gerekmiştir. İşin tuhafı da insanların adına bunun yapılmış olmasıdır.

 

Osman Tatlı

osmantatli@gmail.com

İLGİLİ YAZILAR